23 Eylül 2016 Cuma

Yeme İsteğinize Engel Olabilirsiniz

Yeme isteğini ortadan kaldırma davranışı

· Televizyonda yiyeceklerle ilgili olan program ve reklamları seyretmemeye çalışınız.
· Evde enerjisi yüksek (tatlı, kuruyemiş gibi) yiyecekler bulundurmayınız.
· Yiyecekleri göremeyeceğiniz şekilde dolaplarda tutunuz.
· Diyetinize uygun olmayan besinleri buzdolabının arka tarafında bulundurunuz.
· Belirli bir yerde oturarak yemek yiyiniz. Örneğin mutfak dışında yemek yemeyiniz.
· Yemek biter bitmez masayı terk ediniz.
· Kalan yemeğinizi uygun şekilde paketleyerek başka bir zamanda kullanmak üzere saklayınız.
· Canınız sıkıldığında bir şeyler atıştırmak yerine başka aktivitelerle meşgul olunuz.
· Aralarda canınız bir şey yemek istediğinde 10 - 15 dakika bekleyiniz. Bu sırada yeme isteğiniz ortadan kalkabilir.
· Buzdolabınıza kilolu veya zayıf iken çektirdiğiniz bir fotoğrafınızı yapıştırınız.
· Uzun zamandır giyemediğiniz bir kıyafeti dolabınızın içine değil, dışına asınız.

Yemeyi geciktirme ve yenenlerin miktarını azaltma davranışı

· Yeme isteği duyduğunuzda 2 bardak su içiniz.
· Canınız yemek istediğinde kendinizi ince olarak hayal ediniz.
· Daha az miktarda yemek yapınız.
· Yemek tarifinde bir ölçü yağ koyun deniyorsa, siz yarım ölçü koyunuz.
· Yemek için küçük, yağsız salata için büyük tabak kullanınız.
· Masaya yemeği servis tabağı veya kasesi ile getirmeyiniz.
· Servis yapılan kaşık ve kepçenin küçük boy olmasına dikkat ediniz.
· Aile bireyleri ile yiyorsanız önce onların yemeğini koyunuz, kendinize az bırakınız.
· Yemeğe başlamadan önce yavaş yavaş elliye kadar sayınız.
· Yemeğinize konsantre olunuz ve keyfini çıkarınız.
· Yavaş yiyiniz, lokmaları küçültünüz ve çok iyi çiğneyiniz.
· Yemek yerken başka şeylerle (okuma, TV seyretme gibi) uğraşmayınız.
· Her lokmadan sonra çatalı, kaşığı tabağa bırakınız.
· Yediğinizi bir porsiyon ile sınırlayınız.
· Yemeği birkaç dakika bırakarak yanınızdakilerle konuşunuz.
· Yemek süresini uzatınız. Unutmayın, tokluk hissi 20. dakikada oluşur.
· Yemeğin yağlı kısmını tabakta bırakınız.
· Tatlıya başlamadan önce bekleyiniz ve gerçekten aç olup olmadığınıza karar veriniz.
· Tam olarak doyduğunuzda değil, açlığınız geçtiği zaman yemeği bırakınız.
· Annenizin sözlerini unutunuz, tabağınızdakileri bitirmek zorunda değilsiniz.
· Ayrıca yemek öncesinde, yemek esnasında ve yemek sonrasında birer bardak oda sıcaklığında su içiniz.

Yediklerinizi harcama ve öğün geçiştirmede uzlaşma

· Yememeniz gereken herhangi bir yiyeceği çok istiyorsanız yiyiniz, fakat o yiyecekle aldığınız kaloriyi yürüme veya bir başka aktivite ile harcayınız.
· Özel bir olay nedeni ile (parti, davet gibi durumlarda) diyet dışındaki yiyeceklerden azar azar yiyiniz, fakat onu izleyen öğünü sadece sebze salatası ile geçiştiriniz.
· Öğün aralarında yeme isteği duyduğunuzda su içerek bir süre bekleyiniz. Açlık duygunuz geçmiyorsa enerjisi düşük sebze - meyve yiyiniz.

****Ve son olarak; Beslenme ve DiyetUzmanımız Turgay Köse'nin bu önerilerini yazdırıp gözünüzün önünden ayırmamanız önemle tavsiye edilir. Kolay gelsin.

24 Ağustos 2016 Çarşamba

Gelinleri serinleten uygulama

Düğün mevsimi açılıyor, birbirinden güzel gelinler en güzel olmak için, damatlar ise en yakışıklı olmak için şıklık yarışına giriyor. 

Düğün günü yaklaştıkça, istediği forma kavuşamayan, yoğun çalışma temposu içinde olan, hazırlıkların stresinden bunalan ve tüm bunların yanı sıra kilo vermek isteyen gelin ve damat adaylarının içini Cooltech teknolojisi serinletiyor.

Gelin ve damat adaylarının en özel günü olan düğünlerde, gelinler için en önemli konuyu düğün öncesi bakım ve zayıflama oluşturuyor. Karın, kalça, bel ve kol gibi kilo probleminin yoğun olduğu bölgelerdeki yağlardan kısa sürede kurtulabileceğine ilişkin önemli açıklamalarda bulunan Medikal Estetik Doktoru Emre Çiçek, gelin adaylarının yağları dondurma yöntemiyle pratik bir şekilde zayıflayabildiğinin altını çiziyor. 

Üst ve alt karın bölgeleri, basenler, bel yanları, sırt bölgesi ve iç bacaklarda çok başarılı sonuçlar alındığını belirten Dr. Emre Çiçek “Bilimsel çalışmaların sonucuna göre uygulama sonrasında yağda % 25-40 azalma sağlanmaktadır. Müşteri memnuniyeti ise % 80-90 civarındadır. 1 seansta 6-12 cm’ e varan incelme görülüyor. Sadece bir uygulamanın ardından 3 ay sonra yapılan ölçümlerde ortalama olarak karın (abdominal) bölge yağ kalınlığında 4.8 cm azalma olduğu tespit edilmiştir. Karın (abdominal) bölgeye yapılan 2 uygulamadan 3 ay sonraki ölçümlerde ise incelmenin 6.4 cm olduğu belirlenmiştir” dedi.

Bu yöntemin kas üstü yağ tabakasını hedef alarak çevre dokulara zarar vermeden yağ hücrelerini yok ettiğini söyleyen Dr. Emre Çiçek, uygulamayı takip eden iki ay içerisinde yağ hücrelerinin parçalandığını ve tamamen doğal yollarla vücuttan atıldığını belirtiyor. Bu tedaviyle gelin adaylarının uzun süredir veremediği bölgesel yağlardan ve kilolardan Cooltech ile kurtularak formuna kavuşabildiğini sözlerine ekliyor.

Uygulamanın ortalama bir saat sürdüğünü dile getiren Dr. Emre Çiçek, ilk uygulamadan 15 gün sonra olumlu etkilerinin görülmeye başladığını söyleyerek genellikle bir seanslık uygulamanın yeterli olduğunu ifade ediyor.
Hiçbir cerrahi müdahale olmaksızın cildin altındaki yağ hücrelerine ulaşılabildiğine değinen Dr. Emre Çiçek, uygulama sırasında ve sonrasında hastanın bir ağrı hissetmediğini sözlerine ekliyor.

11 Ağustos 2014 Pazartesi

Ramazan’da Diyetinizi Bozmak İstemiyorsanız Tam Tahıllı Ekmek Tüketin…

Ramazan geldi çattı, her günün ziyafet mantığıyla hazırlandığı günler başlıyor. Sofraların bolluğuna dayanmak zaten yeterince zorken bir de diyet yapıyorsanız durum daha da zorlaşabilir.

Sofranın bereketinin giderek arttığı Ramazan ayında diyet yapanların bu sofraların cazibesine nasıl dayanabileceğini Hisar Intercontinental Hospital Beslenme ve Diyet Uzmanı Elif Karacanoğlu’ndan öğrendik…

Diyetime Ramazan’da da devam edeceğim diyorsanız…

• Yaklaşık 15 saat aç kalacağınız ve öğün sayınız ikiye düşeceği için mutlaka sahura kalın.

• Bol su içmeye özen gösterin.

• İftarda kalori değeri ve yağ oranı düşük gıdaları tercih edin.

• Sahurda tam tahıllı ekmek, haşlanmış yumurta, süt, peynir, zeytin, ceviz, meyve, açık çay ve bol su tüketin.

• Kepekli ekmekten yapılan bir tost ya da bir kase çorba da tüketebilirsiniz.

• İftarda ise sofraya oturulduğu an bir anda yemek yerine çorba ve tam tahıllı ekmek tüketmeye özen gösterin.

• Çorba ve tam tahılı ekmekten yaklaşık 20 dakika sonra az yağlı et, balık, tavuk, etli sebze yemeğiyle birlikte salata, yoğurt tüketebilirsiniz.

• Yemekten yaklaşık 2 saat sonra da bir ara öğün yaparak posa için meyve tüketin.

• Tatlısız olmuyor diyorsanız şerbetli tatlılar yerine dondurma ve güllaç gibi hafif sütlü tatlılar yiyin.

• Vücut gün boyu susuz kaldığı için en az 2 litre (10 su bardağı) su içmeye özen gösterin.

8 Ağustos 2014 Cuma

Kardeş Payı Sezon Finali


Kardeş Payının merakla beklenen sezon finali bölümü yayınlandı. Bakalım Sezon finalinde Metin Eda'ya aşkını itiraf edebilecek mi? Borla çalışan motorun durumu ne olacak? İşte 22.bölüm fragmanı

7 Ağustos 2014 Perşembe

Bedeninizden önce bilinçaltınızı zayıflatın

Aşırı kilolarınızdan kurtulmak için bildiğiniz zayıflama yöntemleri işe yaramadıysa bir de hipnozu deneyin. Hipnoz Uzmanı Mehmet Başkak, diyet programlarına uyamayan ve egzersiz yapamayanlara hipnozla zayıflamayı öneriyor.

Bütün insan davranışlarının nedenleri gibi aşırı yemenin sebeplerinin de bilinçaltında kayıtlı olduğunu belirten Hipnoz ve Bilinçaltı Değişim Uzmanı Mehmet Başkak, bilinçaltındaki aşırı yemenin, hareketsizliğin sebeplerini ortadan kaldırmadan kişilerin zayıflamasının, akıntıya karşı kürek çekmek gibi zorlu ve kişiyi güçsüz düşüren bir süreç olduğunu belirtiyor.

Diyet programlarına uyamayanlara ve egzersiz yapamayanlara hipnozla zayıflamayı öneren Hipnoz Uzmanı Mehmet Başkak, gelişmiş ülkelerde yaygın olarak kullanılan hipnozla zayıflama yönteminde mideye değil beyne hükmedilerek aç kalmadan, acı çekmeden sağlıklı bir zayıflama sürecinin tamamlandığını söylüyor.

BİLİNÇALTINDAKİ SEBEPLER ORDTADAN KALDIRILMALI
Bilinçaltı düzeyde hipnozla zayıflama programının Türkiye’deki uygulayıcılarından Hipnoz Uzmanı Başkak, kişiye göre 6-8 seans süren bu yöntem hakkında şu bilgileri veriyor:

“Yaygın yöntemlerle zayıflamak isteyenler, genellikle onlarca diyet listesini uygulayamadan eskitmiş insanlardan oluşuyor. Gittiği diyetisyen, işe yarayacak harika bir diyet programı vermiştir ama kişi bunu ancak kısa bir süre uygulayabilmiştir. Diyet listesi güçlü olsa da uygulayıcının iradesi kısa bir süre içinde güçsüz düşmüştür ve diyeti terk etmiştir. Diyet listeleri başarısız oldukça da kişiler daha fazla umutsuzluğa, iç çatışmaya ve mutsuzluğa sürüklenerek verdikleri kilolardan daha fazlasını almaya devam ediyor.

Yeteri kadar egzersiz yapamazlar, yürümek koşmak büyük bir eziyet gibi gelir. Günümüzde kişi bir kez kilo almaya başlamışsa, bilinçaltı düzeyde bir destek almıyorsa kilo vermek nerdeyse bir işkenceye dönüşmüş demektir.

Bütün insan davranışlarının sebepleri gibi, aşırı yemenin sebepleri de bilinçaltında kayıtlıdır ve bilinçaltı düzeyde aşırı yemenin, hareketsizliğin sebepleri ortadan kaldırılmadıkça kişilerin zayıflaması, akıntıya kürek çekmek gibi zorlu ve kişiyi güçsüz düşüren bir süreçtir. Hipnoz ise tam burada ideal bir araç olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü hipnoz bilinçaltındaki aşırı yemenin sebeplerini bulmada ve kalıcı olarak yok etmede bütün dünyada yıllardır kullanılan etkili bir yöntemdir.

ÖFKE, KISKANÇLIK, RUHSAL VE BEDENSEL TATMİNSİZLİK…
Diyet yapmak, rejim yapmak gibi kelimeler bir iç çatışmanın da başlangıcı gibidir aslında ve kişi daha ‘diyet yapmalıyım’ dediği andan itibaren bilinçaltında bir savaş başlar. Aşırı yemek, fazla atıştırmak, sürekli boğazımızdan bir şeyler geçirme arzusu, damağımızda bir yiyeceğin tadını hissetmek… Bütün bu sürekli yeme eylemlerinin fiziksel sebeplerden çok bilinçaltı sebepleri var: Öfke, aşrı kıskançlık, ruhsal ve bedensel tatminsizlik, özdeğer ve özgüven yoksunluğu, suçluluk, kızgınlık, aşırı kıskançlık, ilişkisel ve seksüel sıkıntılar, kişinin güç yetiremediği bastırdığı durumlar, yalnızlık duygusu gibi bilinçaltı düzeydeki olumsuz duygular, kişilerin aşırı yeme dürtülerinin derin sebeplerini oluşturuyor.

6-8 SEANS YETERLİ
Hipnozla yapılan zayıflama çalışmalarının esası, aşırı yemenin sebebi olan bilinçaltındaki olumsuz duyguları temizlemek ve zayıflamayı kolay bir sürece oturtmaktır. Hipnoz, bilinçaltındaki bu olumsuz duyguları temizler ve kişi kendiliğinden aşırı yeme ihtiyacından kurtulur. Yine hipnoterapi teknikleriyle dengeli beslenme alışkanlığı bilinçaltı düzeyde kalıcı olarak yerleşme imkanı bulur.

Bu program, kişinin kolaylıkla ve kalcı olarak zayıflamasıyla sonuçlanır. Bilinçaltı düzeyde hipnozla zayıflamanın bu süreci, kişilere göre artıp eksilmekle birlikte genellikle en az 6-8 seanstır.”

Aşırı kilo ve obezitenin oluşmasında modern yaşamın gerekleriyle birlikte genetik yatkınlık, metobolik sebepler, ilaç kullanımı, sosyal ya da psikolojik birçok sebep bulunduğunu vurgulayan Başkak, “Nedeni ne olursa olsun daha sağlıklı olmak ve daha güzel görünmek ve elbette ideal bedene sahip olmak her insanın en doğal hakkı” diyor.

Aldığımız kilolar bizi depresyona mı sürüklüyor?

Kış aylarında soğuk hava şartları nedeniyle daha hareketsiz yaşantımız olması, enerji değeri yüksek yiyecek ve içeceklerle beslenmemiz gibi nedenler kilo alımını kolaylaştırıyor. Fazla kilolar ise, depresyonu tetikleyen bir unsur olarak öne çıkıyor ve psikolojimizi olumsuz yönde etkiliyor. Reem Nöropsikiyatri Merkezi’nden Dr. Mehmet Yavuz, konuyla ilgili görüşlerini ve yapılması gerekenleri paylaşıyor.

Kilo alımı ve depresyon arasındaki ilişki
Yanlış beslenme alışkanlıkları, iş stresi ve benzer birçok problem ile kilo alımı hızlı olarak gerçekleşebilir. Alınan kilolar ise fiziki ve ruhsal birçok probleme yol açar. Fazla kilolar, başlı başına yoğun bir anksiyete nedenidir. Kilo alma depresyona neden olabileceği gibi depresyonda olma da kilo almayı beraberinde getirir. Bu, kişilerde hayatı etkisi altına alan bir kısır döngü oluşturur.

Kilo alımının nedenleri irdelenmeli
Yemek yeme kadınlarda rahatlama sağladığı gibi, ölçü kaçırıldığında pişmanlık ve kızgınlık duygularını da tetikler. Spor yapmaktan kaçan ve kilo almaya başlayan bir kadın, mutlaka konuyla ilgili kendini sorgulamalıdır. Söz konusu durum, kısa bir süre sonra kısır döngüye dönüşür ve kilolu olma gerçeğine daha fazla yemek yiyerek karşılık verilip, spor yapmaktan kaçınılabilir. Böylece kilolar baş edilemez hale gelebilir.

Antidepresan kullanımında dikkatli olunmalı
Depresyon sonucu kilo alan kadınlar, antidepresan kullanımı konusunda dikkatli olmalıdır. Böyle bir tedavinin sonucu yine kilo almak olabilir, bu antidepresanlardan kaçmak için bir neden değildir fakat fazla kilolarla baş etmek için kullanılacak bir yöntem de değildir. Depresyon nedeniyle ilaç kullanan kişilerin kilolarını sık sık takip etmeleri, eğer kontrolsüz bir kilo alma söz konusu ise derhal hekimleri ile görüşmeleri gerekir.

Hamilelik ve masa başı işleri risk grubunda yer alır
Kadınların kilo almaya en müsait oldukları dönem olarak bilinen gebelik dönemi ve sonrasında, vücutta kalan fazla kilolar için çaba gösterilmesi önemlidir. Eğer kilolardan kurtulmak için bir çaba harcamazsa ve gerçekleşen birden fazla doğum varsa, şişmanlık yaşam kalitesine büyük ölçüde zarar verir. Doğum dışında kadının hayatında oluşan çeşitli değişiklikler nedeniyle fiziksel aktivitelerinin azalması, örneğin bedensel olarak aktif olduğu bir işten masa başı bir işe geçmesi, iş bırakma veya emeklilik, araba kullanmaya başlamak gibi nedenlerle enerji tüketiminin azalması da kilo kontrolünde sorunlara yol açar. Yaşlılık, beslenme alışkanlığının ayaküstü yenen tost, sandviç, pizza gibi hazır yiyeceklerden oluşması şişmanlığa neden olan etkenler olarak karşımıza çıkar. Modern toplumlarda yaşama, evlilik, alkol tüketimindeki artış ve en önemlisi genetik özellikler de kilo almada etkilidir.

Depresyona karşı beslenme alışkanlıklarınızı düzenleyin
Beslenme tarzı, şişmanlık için büyük ölçüde belirleyicidir. Çok yağlı yemek türleri fazlaca tüketiliyorsa ya da özellikle sanayileşmekte olan ülkelerde tercih edilen hazır yemek türleri tüketiliyorsa, şişmanlık toplumsal bir sorun haline de gelebilir. Kilo sorunundan uzak durmak için beslenme tarzında yapılması önerilen değişiklikler şu şekildedir:

- Sabah kahvaltısı yapın. Öğün sayısını azaltmadan 3 öğün yemek yiyin, ara öğünlerle günlük öğün sayınızı artırın.
- Sebze ve meyve tüketimini artırın.
- Alkol tüketiminizi azaltın veya tamamen bırakın. Alkol, yüksek kalorisi nedeniyle gün boyu tatlı isteğinizi de artıracaktır.
- Çikolata, bisküvi gibi besin değeri düşük ama kalorisi yüksek besinler yerine taze veya kurutulmuş meyve yiyin.
- Yemeğinizi yavaş yavaş yiyin. Hızlı yemek yediğinizde, doyduğunuzu anladığınız zaman zaten gerektiğinde fazla yemişsinizdir.
- Hayvansal yağlardan kaçının. Tavukların derilerini, etlerin yağlı kısımlarını ayırın. Katı yağlar yerine, zeytinyağı, ayçiçek yağı ve mısırözü yağı gibi bitkisel yağlar kullanın.
- Bol bol su için.
- Mümkünse her gün aynı saatte kalkın.
- Yemeklerden sonra dişlerinizi fırçalayın. Diş fırçaladıktan sonra muhtemelen canınız bir şey yemek istemeyecektir.
- Tatlı yemekten kaçının. Daha az tatlı tüketin.
- Tuz ve şeker kullanımınızı azaltın.

10 Temmuz 2014 Perşembe

Kilo Verememenin En Büyük Suçlusu: İnsülin Direnci…

Beslenmenize ne kadar dikkat ederseniz edin, atıştırmaktan vazgeçemiyorsanız, özellikle öğlen saatlerinde tatlı bir uykuya yenik düşüyorsanız dikkat edin diyabet hastalığının ilk adımı olan insülin direnci yaşıyor olabilirsiniz.

Son yıllarda kilo verememe nedenlerinin başında gelen ve özellikle kadınlarda daha fazla görülen insülin direncini Hisar Intercontinental Hospital Klinik Laboratuvarlar Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bekir Sami Uyanık’tan öğrendik…

İnsülin direnci nedir?
Vücut yeterli insülin üretebildiği halde etkili olarak kullanamamasıdır. İnsülin direnci geliştiğinde, hücrelere glikoz giremez, kullanılamaz ve kanda glikoz yükselerek prediyabeti (gizli şeker), zamanla Tip 2 Diyabeti ortaya çıkarır. İnsülin direncinden şüphelenilip teşhisi erken konulursa, birçok organa ait hastalık ve bozukluğa engel olunabilir. İnsülin direnci geliştiğinde, kas, yağ ve karaciğer hücreleri insüline uygun cevabı veremediğinden ve kan glukozu hücre içine alınamadığından, daha fazla insüline ihtiyaç duyulur. Pankreasın beta hücreleri, artan ihtiyacı karşılamak için, daha çok çalışarak, daha fazla insülin salgılar. Beta hücreleri, fazla insülin üretebildiği sürece, kan glukoz seviyeleri, sağlıklı insanda olması gereken normal sınırlarda kalır. Zamanla, beta hücreleri, vücudun artan insülin ihtiyacını karşılayamaz hale gelir. Yeterli insülin olmadığında da, kan glukozu yükselir, prediyabet ve sonrasında diyabet hastalığı kendini gösterir. Yüksek kan glukozu, zamanla, sinirler ve kan damarlarına zarar vererek, kalp hastalığı, felç, körlük, böbrek yetmezliği ve alt ekstremite amputasyonu (kesilmesi) gibi komplikasyonlara yol açar.

İnsülin direncinin nedenleri

• Aşırı kilo ve obezite: Özellikle bel çevresinde aşırı yağ birikmesi olmak üzere, obezitenin, insülin direnci gelişmesinde en önemli neden olduğu kabul edilmektedir. Araştırmalar, sadece enerji deposu olarak görülen karın bölgesindeki yağın, insülin direnci, yüksek kan basıncı, yüksek kolesterol ve kardiyovasküler hastalık gibi ciddi sağlık sorunlarına neden olabilecek hormonlar ürettiğini göstermiştir.

• Fiziksel hareketsizlik: Fiziksel hareketsizliğin, insülin direnci ile ilişkili olduğunu, sonuçta tip 2 diyabete yol açtığını gösteren birçok çalışma vardır. Vücutta bulunan glukozun büyük kısmı, diğer dokulardan çok, kas hücreleri tarafından kullanılmaktadır. Kas öncelikle kendisinin depo ettiği glukozu kullanır, sonra kan glukozunu alarak depolarını doldurur ve böylece kan glukozunun normal bir seviyede kalmasını sağlar. Egzersiz sonrası kaslar, insüline daha duyarlı hale gelerek, insülin direnci azalır. Hatta egzersiz, kasların insüline ihtiyaç duymadan daha fazla glukoz kullanmasına yardımcı olur. Yine, egzersizle kaslar daha güçlenerek, kan glukoz seviyesinin kontrolu kolaylaşır, insüline kolay kolay direnç gelişmez.

• Uyku problemleri: Yapılan çalışmalar, uyku apne sendomu başta olmak üzere, tedavi edilmeyen uyku bozukluklarının, obezite ile insülin direnci ve Tip 2 diyabet görülme riskini artırdığını göstermiştir.

• Genetik faktörler: Kas, karaciğer ve diğer dokuların hücre zarlarında bulunan, insülin hormonuna çok hassas ve ilgili olan reseptörlerdeki mutasyonlar, reseptör sayısında azalma, insülinin reseptöre bağlanmasında zayıflama ile glukozun hücre içine alım kanallarında ve sinyal iletimindeki görevli proteinlerin bozuklukları, genetik nedenlerin başında gelmektedir. Bunun yanında, insülin hormonu sentezinde anormallikler(mutasyon) ve insüline karşı vücutta ortaya çıkan antikorlar da, diyabet gelişmesinde etkili olabilen faktörlerdir.

Bazı genetik bozukluklar, hormonlar, steroid gibi bazı ilaçlar kullanımı, ileri yaş ve sigara da, insülin direncine neden olabilir.

Gizli şekeriniz mi var? Test edin…
Kilo fazlalığı veya obez olanlarlar ile aşağıdaki bir veya daha fazla diyabet risk faktörüne sahip, 45 yaş ve üzeri olanlar prediyabet olabileceğinden, checkup testleri yaptırmaları gerekir. Bu risk faktörleri:

• Fiziksel olarak inaktif bir yaşam sürüyorsanız,
• Ailenizde diyabetli bir ebeveyn veya kardeşiniz varsa,
• 4 kilo ve üzerinde bir bebek doğurmuşsanız,
• Gebelikte diyabet tanısı aldıysanız,
• Polikistik over sendromu yaşıyorsanız,
• Tansiyonunuz 140/90 mmHg üzerinde ise,
• Kalp-damar hastalığınız varsa,
• 35 mg/dL'nin altında HDL kolesterol ile 140 mg/dL üzerinde LDL-kolesterol, 200 mg/dL üzerinde kolesterol, 150
mg/dL üzerinde trigliseridiniz varsa,
• Glukoz toleransınız bozuksa

Test sonuçları normal sınırlarda olsa bile, erken tanı için 2-3 yılda bir kontrollerinizi yaptırın. Kilonuz ve yağ oranınız fazla ise hekiminizin önerisine göre bu testleri daha sık yaptırabilirsiniz.

İnsülin direnci ve gizli şekere savaş açmaya var mısınız?
• Sağlıklı beslenmeyi yaşam şekli olarak benimseyin.
• Az az ama sık sık beslenin.
• Her acıktığınızda abur cubur yerine sağlıklı atıştırmalıkları tüketin.
• Yeterince su için.
• Yağ ve kalori alımınızı azaltın.
• Haftada 5 gün 30 dakika tempolu yürüyüş ile daha aktif olun.
• Fiziksel olarak aktif değilseniz egzersiz programına başlamadan önce mutlaka hekiminize başvurarak sağlık kontrollerinizi yaptırın.
• Tempolu yürüme, merdiven çıkma ve yüzme gibi büyük kaslarımızı kullanmamızı sağlayan, kalp dolaşımını hızlandıran aerobik aktiviteler ile ağırlık kaldırma, mekik, şınav gibi kas güçlendirici aktiviteleri tercih edin.
• Periyodik muayene ve kontrollerinizi ihmal etmeyin.